[BOŞ_SES] İnfertilitenin son 20 yıldır daha çok arttığı söylenmekte. Bunu sağlayan bir takım faktörler açıklanabiliyor. Bunların başında özellikle çiftlerin çocuk sahibi olmayı istemede gecikmelerinin etkili olduğu söylenebilir. Yine bir diğer konu da; bazı endokrin problemleri olmasına rağmen gebelikten korunmak amacıyla ve yine çocuk isteme zamanını ileriye ötelemiş kişilerde oral kontraseptif kullanımına bağlı bu endokrin sorunların baskılanması. Örneğin kadın oligomenore sorunu yaşayacak ya da amenore sorunu yaşayacaksa amoral kontraseptif kullandığı için bunu yaşamıyorsa, bu sorununun farkına varmıyor ve daha ileri yaşlarda interfilite tedavisi almak üzere başvurmuş olabiliyor. Yine kişilerin partner sayılarındaki artış toplumda pelvik inflamatuar hastalık görülme riskini artırabiliyor. Bu da pelvik inflamatuar hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan interfilite sıklığını artırabiliyor. Bunun neden interfilite yarattığını ilerleyen konularımız altında göreceğiz. Bir diğer faktörün de, kişilerin artık yardımcı üreme tedavi seçeneklerine güvenmelerinin ve kolayca gebelik elde edebileceklerine inanmalarının tedaviye başvurma zamanını geciktirdiği yönünde de düşünceler vardır. İnfertelitenin sıklığının ne olduğunun bilinmesi tabii ki çok önemli. Kimler için önemli? Hem klinisyenler için önemli, çünkü hizmetleri planlamak açısından, ama aynı zamanda politika yapıcılarında hem toplumu tanıma, toplumun demografik yapısının şekillenmesini tahmin etme açısından önemli olduğu söylenebilir. İnterfilite nedenlerine ve görülme sıklıklarına baktığımız zaman yüzde 30 oranında sperm defektlerinin ve sperm disfonksiyonlarının interfilitede etkili olduğunu görüyoruz. Diğer nedenler yine en sıktan aza doğru gidecek şekilde, ovulasyon yetersizliği, açıklanamayan infertilite de önemli bir yer tutuyor. Aslında en zor tedavi edilen gruplardan birisi de açıklanamayan infertiliteye sebep olan çiftler oluyor, sahip olan çiftler oluyor. Tubal enfeksiyon hasarı, endometriyozis gibi sorunlar da infertilite yaratan nedenler arasında, arasında sayılabilir. Bu açıdan baktığımız zaman, şu ana kadar tanım üzerinden gittik ama infertilitenin sosyal etkilerini de hiç görmezden gelmememiz gerekiyor. İnfertilite bir krizdir. Yaşayan çift için önemli bir krizdir. Aslında sadece çift için değil; onunla beraber yaşayan yakın çevresindeki herkes için bir krizdir. Ve önemli bir sağlık sorunudur çünkü sağlık bakımına ihtiyaç duyuran bir durumdur. Neden bir krizdir infertilite? Çünkü Türkiye gibi birçok ülkede insanlar evlenirken evlenmelerine sebep olan faktörler vardır. Bunlardan bir tanesi bebek sahibi olmaktır. Bebek sahibi olarak soylarının devamını sürdürmek isterler. Evlilik bağlarını bu şekilde güçlendirmek isterler. Yaşlandıklarında yalnız kalmamak isterler gibi birçok nedenle evlenen çiftler bir bebek sahibi olmayı isterler. Ve birgün gelip bu isteklerinin gerçekleşemeyeceğini öğrendikleri an yani infertilite tanısı aldıkları an, doğal olarak aile olma görevlerini de yerine getiremeyeceklerinin farkına varmış olurlar. Ve bu bir sosyal pozisyon kaybıdır. Yani aile olma sosyal pozisyonunun kaybıdır. Ve dolayısıyla da emosyonel bir kriz yaratır çiftte. Yine şöyle söyleyebiliriz. Her çocuğa büyünce ne olacaksın diye sorusu mutlaka yöneltilmiştir ve her çocuk da meslekleri sayar. Bunu sayarken de kız çocukları anne olmayı, erkek çocukları da baba olmayı gelecekteki hayalleri içine mutlaka koyarlar. Evlenirken de zaten hayallerin içinde bir bebek sahibi olmak yer almaktadır. Ama infertilte tanısı bu hayallerin içine bir bomba etkisiyle yerleşerek, bu pembe hayalleri kara bir buluta dönüştürebilir. İşte sevgili meslektaşlarım, bu kriz içinde, bu çaresizlik ve hayal kırıklığı içinde karşımıza gelmiş olan çiftlere infertilite bakımı vermek bizlerin görevi. Bu bakımı verirken bence üç önemli bileşen var. Bunlardan bir tanesi iyi bir fiziksel bakım sunmak. Tanı ve tedavi aşamasın ihtiyaç duydukları tüm hemşirelik bakımını sunmak. Ama bunu verirken etkili bir eğitim ve danışmanlığı da beraberinde vermek ve daha da en önemlisi emosyonel desteğimizi eksik etmemek. Bu kriz esnasında, krizi atlatmaları ve tedaviyi mutlu ve başarılı bir şekilde sürdürmelerinde bu saç ayağını oluşturan üç bileşenin birlikte sunulması çok önemlidir. Bu üç saç ayağı dengeli, eşit ve eksiksiz bir biçimde verilmelidir. Bu dersin, bu her üç bileşeni sizlere tüm boyutlarıyla gösterebileceğini ve ihtiyaçların neler olabileceği konusunda bir fikir sunabileceğini düşünüyorum, umut ediyorum. Ve diğer derslerde görüşmek üzere diyorum. Teşekkür ediyorum.